Gazetecililerin yıpranma hakkı yoktur
Yazar: Ayşe Başak Kaban
Gazetecililerin yıpranma hakkını gasp edin. Zira yıpranmaz gazeteciler. Bir trafik kazasına giderken tanıdığım biri var mı acaba diye düşünmez. Olay yerinde organları dışarıya çıkmış ölüleri gördüğünde veya ağrılar içinde feryat eden yaralılara yardım ederken canları acımaz onların. Cenazelerde gözlerini ve kulaklarını kapar görevini yapar. Acılar içindeki anaları, babaları, çocukları çekerken kendi aileleri aklına hiç gelmez. Biyonik adamlar ve kadınlardır onlar.
Gazetecilerin yıpranma hakkını gasp edin. Zira yıpranmaz gazeteciler. Tarihe tanıklık etmez onlar. Çektikleri tek kare fotoğraf ile aldıkları 30 saniyelik görüntüyle, yazdıkları iki satırlık haberle tarihin gidişatına hem tanıklık etmezler, hem de yön vermezler.
Önemli değildir siyasi bir lideri saatler boyunca soğukta veya en sıcak günde gecede veya gündüzde ayakta, yorgun, aç ve susuz beklemek. Kapı önünde ki insanlardır onlar. Gazetecilerdir. Kamerandır, muhabirdir, foto muhabiridir... İnsan değildir.
Savaşın şiddetini bilmez onlar. Savaşın ortasında tek silahları kameraları ve fotoğraf makineleridir onların. Gözleri önünde patır patır insanlar vurulduğunda zevk için oradadır. Sadistlerdir çünkü zevk alırlar insan ölümlerini görürken. Akıllarına gelmez kendilerinin de vurulabileceği gerçeği. Başlarında nur içinde bir hare ile dolanırlar. İçleri sızlamaz hiç ölen ebeveynin arkasından ağlayan çocuk gördüklerinde.
Gazetecilerin yıpranma hakkını gasp edin. Zira yıpranmaz hiç gazeteciler. Dayak yemezler, hakarete uğramazlar, işkenceden geçmezler, yargılanıp tutuklanmazlar. Biber gazı işlemez mesela onlara canı yanmaz gazetecilerin.
Siyasi veya adli nedenlerle öldürülmez gazeteciler. Yazdığı yazı nedeniyle vurulmaz, şarlatanın birini popüler mekan önünde fotoğrafladığı için yumruk yemez. Aşağılanmazlar.
Zengindir pek çoğu. Ay sonu nedir bilmez gazeteci. Aldığı paralarla torunlarının bile çocuklarına bakacak kadar yatırım yapabilir mesela. Az çalışırlar ayrıca. Sabah dokuz akşam beş. Yok yalandır günlerce eve uğramayan gazeteci hikayeleri.
Gazetecilerin yıpranma hakkını gasp edin. Zira yıpranmaz gazeteciler. Mülteci gemisi battığında, boğularak ölen insan bedeninin karşısında diz çöküp ağlamaz.
Yalandır Türkiyenin en çok gazeteci mahkum eden ülke olduğu gerçeği. Yalandır haberden dönerken ölen gazeteciler ve yine yalandır gazetecilerin genç yaşta kanser olduğu, kalp krizi, beyin kanaması geçirdiği, dolayısıyla genç yaşta öldüğü.
Gasp edin yıpranma haklarını, bu ülkenin gazetecileri yıpranmaz zira, gasp edin en insanca haklarını. Gazeteciler ne ruhen ne bedenen yıpranmaz. Eve döndüklerinde gün boyu biriktirdiklerini göz yaşları ile dışarı atmak istemezler. Nasır bağlamıştır yürekleri. Erken yaşlanmaz onlar.
Gazetecilerin yıpranma hakkını gasp edin. Onlar, yüreklerinde acılar biriktirse de her sabah siz gazete okuyun, akşam haber dinleyin diye dudaklarında ıslıkla gideceklerdir görev yerine, olay yerinden bildirmek üzere...